14 Ekim 2011 Cuma

NEDEN ZAYIFLAYAMIYORUZ

.
Şişmanlık çağımızın en büyük sorunlarından birisi ve gelişmeler öyle gösteriyor ki ülkemizde kendisine bu soruyu soran insanların sayısı her geçen yıl daha da artacak. Size şişmanlığın zararlarından ve metabolizmanın öneminden bahseden, zaten bildiğiniz ve okumaktan bıktığınız şeyleri tekrar ederek yazımı bitirmek istemiyorum. Amacım kilolu insanları biraz sarsmak, zayıflayamama nedenlerini doğru yerlerde aramalarını sağlayarak çözüme ulaşmalarına yardımcı olmak. Ekonomik imkanları çok iyi olup her bahar ayında başka bir diyetisyen veya zayıflama merkezini deneyenlere sözüm yok ama kilo verme uğruna sınırlı bütçesini zorlayan, falanca zayıflama merkezine gidemedim diye eşinin ensesinde boza pişirenler özellikle bu yazıyı dikkatli okusunlar...
Her insanın aldığı kaloriyi yakma yeteneği, metabolizmasına, genetik yapısına bağlı olarak farklıdır. Arkadaşınız her öğün yarım ekmek yiyip ince kaldığı halde sizin bir dilim ekmekle kilo almanız ve aldığınız kilonun ne hikmetse gidip kalçalarınızda toplanması büyük ölçüde bu genetik yapının sonucudur. “Zayıflama” olayının temeli “Az yemek, çok yakmak”tır. Ben zaten az yiyorum gene de zayıflayamıyorum dediğiniz duyar gibi oldum, o zaman düzelteyim; zayıflama olayının temeli, “Sizin yediğinizden daha az yemek, daha çok yakmak”tır.
İnsanoğlunun tabiatında başarılı olamadığı konularda “Suçu hep başkasına atma” gibi bir huy olduğundan zayıflayamayan kişilerin öncelikle bu “başka suçlu arama” uğraşına son vermeleri, gerçekle yüzleşmeleri gerekir...
İşte, kilolu hastalarımdan zayıflayamamalarının nedeni olarak duyduğum bazı mazeretler ve karşı tezlerim:
• “Doktor bey, ben zaten çok yemiyorum ki..”Kilolu insanlardan sık işittiğimiz cümlelerden birisidir bu. Yakınlarına da tasdik ettirir, şahit gösterirler. “Öyle değil mi Ahmet..” deyince zavallı kocası başını sallar.. Adamcağızın karısının yanında “Siz ona bakmayın doktor bey, bir oturuşta tavuğun yarısını bitiriyor..” diyecek hali yok ya.. Burada anahtar kelime “çok” kelimesi... Unutmayın, kilo vermek için “çok” yememek kafi değil, normal de değil, az yiyeceğiz..
• “Doktor bey, benim bu adam çok huysuz, bir de çocukların yaramazlığı olunca... Emin Olun sinirden yiyorum...”
İnsanların sinir sistemleri ile kilo almaları arasında yakın bir ilişki olduğu bilinen bir gerçektir. Buna karşılık eşiniz huysuz, çocuklarınız yaramaz veya patronunuz sinirli diye şişman olmaya razı olmak işin başından kaybedilmesi demektir. Bizi üzen kişiler ve şartlar ne olursa olsun stresle kilo sorunumuzu birbirinden ayırmamız gerekir. Sonuç: Suçu başkalarına atmak yok...
• “Doktor bey, benim vücudumun standart bir kilosu var, değişmiyor...
Bu tip kesinleşmiş önyargılarınızı yıkmadan sakın diyete başlamayın. Her insan
“Daha az yiyip, daha çok yakarak” zayıflayabilir, kimsenin vücuduna yapışmış kendine özel bir kilosu yoktur. Sonuç: Suçu Standartlar Enstitüsüne atmak yok..
• “Doktor bey, su içsem yarıyor...”
Suyun kilo aldırıcı veya kilo verdirici bir etkisi yoktur, kendinizi kandırmayın.. Sonuç: Suçu zavallı suya atmak yok..
• “Doktor bey, ben aslında kilolu değilim, vücudum su tutuyor..”
Özellikle bayanların hormon dengelerine bağlı olarak vücutlarının su tuttuğu doğrudur, bu fazlalık yarım veya bir kg. kadar olabilir.. 15 kg fazlası olan bir kişin kullanacağı mazeret bu olmamalı.. Sonuç: Suçu hormonlara veya menopoza atmak yok...
• “Doktor bey, ben on yıl önce bir iğne olmuştum... O günden beri bir türlü kilo veremiyorum...”
Kortizon başta olmak üzere bazı ilaçların (antidepressan ilaçların çoğunun) kilo aldırıcı etkileri vardır. Buna rağmen “az yiyerek ve çok harcayarak” zayıflayabilirsiniz. (Şu an kullandığınız ilaçların kilo aldırıcı etkisi olup olmadığını mutlaka doktorunuza sorun). Sonuç: Suçu “mazideki iğneye veya tedaviye” atmak yok....
• “Doktor bey, ben spor yapamadığım için zayıflayamıyorum..”
Spor yapmanın, en basitinden yürümenin, yani alınan kaloriyi yakmanın kilo vermede çok önemli olduğu fikrine katılıyorum, “abartmamak” kaydıyla..... Unutmayın fazladan yediğiniz bir dilim ekmeği yakmak için 15 dakika koşmanız gerekir. Eğer bir rahatsızlığınız varsa, kalbiniz veya dizleriniz izin vermiyorsa sadece “daha az yiyerek” de zayıflayabilirsiniz. Sonuç: Suçu spor yapmanıza engel olan hastalığınıza atmak yok...
Başka suçlu aramama konusunda mutabık kaldıysak, Perşembe günü “metabolizma bozukluğu denilen öcü” ve “Nasıl zayıflarız?” sorusuna cevap vermeye çalışacağım....
“Doktor bey emin olun fazla yemiyorum” Kilolu hastalarımdan duyduğum cümlelerin başında bu gelir. Fazla yemediklerine canı yürekten inanıyorum, ama onlarında şunu bilmesi lazım ki normal miktarlarda yiyerek (veya fazla yemeyerek) zayıflayamazlar, mutlaka “az yemeleri” lazım.
İnsanlar fazla yemedikleri kanaatine şöyle varıyorlar yedikleri miktarı bundan on, yirmi yıl önce yedikleri ile karşılaştırdıklarında bugün daha az yiyorlar ama gene de zayıflayamıyorlar. Bunun nedeni yaş ilerledikçe metabolizmamızın yavaşlamasıdır. 40 yaşından itibaren her on yılda bir metabolizmamız % 5 yavaşlar. Yani 70 yaşındaki birinin metabolizması 30 lu yıllarını yaşayan birine göre %30 daha yavaşlamıştır. Bu az bir oran değildir. Bu yavaşlamanın temel sebeplerinden birisi yaşlandıkça vücudumuzun kas kitlesinin azalıp, yağ kitlesinin artmasıdır. Kas kitlesinin azalması tek başına metabolizmasının azalmasına neden olur çünkü kas kitlesi yağa göre daha aktif bir kitledir. Bayanların daha çok kilo almaya temayüllü olmalarının nedeni de onların kas kitlelerinin erkeklere göre daha az olmasıdır. Başka faktörler yok mu? Tabi ki var, egzersiz çok önemli, tiroid hastalıkları çok önemli ve şurası da bir gerçek ki bazı insanların genetik olarak metabolizmaları daha yavaştır.
kaynak : http://www.doktormurat.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder